Rudolf Steiner tarafından yapılan en önemli katkılardan biri, on iki duyunun varlığını tanımlamasıdır. On iki duyu hakkında bilgi edinmek görüş açınızı genişletir ve anlama seviyenizi yükseltir, özellikle de çocuklarla çalışırken…

Steiner derslerinde sadece bildiğimiz en belirgin beş duyumuzun olmadığını, geliştirilmesi gereken on iki duyumuzun olduğunu öne sürdü. Bu, tıp dünyasında da kanıtlanmış olsa da tıp literatüründe ve terapi literatüründe “duyular” yerine “sistemlere” atıfta bulunulduğunu görürsünüz, ama aslında tamamen aynı şeyden bahsederler!

On iki duyu, bireyin iç dünyasını ve dış dünyasını birleştiren ve diğer insanlarla en gelişmiş düzeylerde sağlıklı etkileşime girmemizi sağlayan şeydir. Bu duyuların gelişmesi uzun bir zaman alır, ancak bazı üst duyuları geliştirmek için ihtiyaç duyulan temel duyular en çok ilk yedi yılda gelişirler. İşte yine dönüp dolaşıp ilk yedi yıla geldik!

Alt Duyular irade gücümüzde görülür, bilinçsizdir ve metabolik limbik sistemde kendini gösterir. Şunları içerir:

Dokunma Duyusu – Cilt yoluyla oluşur. Bu, içimde olanı ve dışımda olanı içerir. Bu temel duyuyu geliştirmenin önemli yolları arasında vajinal doğum, kundak yapmak, sarılmak, pozitif dokunsal deneyimler (medya ya da Baby Einstein gibi yollarla PASİF deneyimler değil!).  Bu duyunun tamamlanmasının eksikliğinin DEHB (Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) ile güçlü bir ilişkisi olduğu söyleniyor.

Yaşam Duyusu ya da diğer adıyla Esenlik Duyusu – Bu, yorgun, susamış ya da aç olduğunuzu dile getirmek gibi şeyleri kapsar. Bu duyuyu geliştirmenin en iyi yolu, gelişim sürecinde destek sağlamak için çocuklarınıza bir ritim sağlamaktır. Bazı çocuklar kendi açlık ya da susamışlık işaretlerini, kendi dinlenme ve uyuma ihtiyaçlarını tanımakta büyük zorluk yaşarlar. Bu konuda ritim harika bir terapötik yardım sağlayabilir.

Hareket Duyusu – Bu, muhtemelen terapistlere bazı açılardan “proprioseptif (derin duyu) sistema” benzediği için tanıdık gelir. Bu duyu, hareket etme ve  hareketi durdurma becerisini kapsar. Ayrıca tutma (prematüre bebekler için bir masaj şekli olabilir) ve kundağa sarma gibi deneyimleri de kapsayabilir. Ayrıca başlamayı ve durmayı kapsayan çocukluk oyunları da bu duyuyu etkileyebilir.

Denge Duyusu – Bu, iki ayrı dünyada dengedir. Sadece, kişinin düz çizgi üzerinde yürüyebilmesi anlamına gelen “düz çizgi dengesi” için kulakların yarım daire kanallarının kullanımıyla sağlanan denge becerisiyle değil, aynı zamanda bizi yine ritme ve nefes alma ve nefes verme fikrine geri götüren yaşam dengesi ve merkezlenebilmeyle de ilgilidir. Buna Orta Duyulara açılan bir kapı denir.

Orta Duyular, duygu yaşantılarımızda görülür ve dünyayla biraz ilişki kurmaya bizi de dahil eder. “Hayalci” duyular olarak görülürler ve ritmik sistemde tezahür ederler. Çocuğun, erken dönemde bu duyusal deneyimleri süzmek için bir filtresi yoktur. Daha ileri yıllarda bu duyuları sanat oluşturur. Bu yüzden Waldorf müfredatı, ilkokuldan itibaren sanat yoluyla öğretmeyi içerir. Bu duyular şunları içerir:

Koku Duyusu – Hafızayla güçlü bir şekilde ilişkilendirilir. Bu, okul çağındaki çocuğun eğitiminde bir müttefik olabilir. Ancak çocuğunuz temel ilk yedi yıl içindeyse her şeyin kokusuna dikkat edin.

Tat Duyusu – Deneyimleri adlandırmada sadece fiziksel bir düzlemde değil, aynı zamanda duygusal bir düzlemde olmak. (“tiksindirici” bir deneyim, “tatlı” bir deneyim)

Görme Duyusu – Bir şeyleri gözünde canlandırmanın iki yolu: Biri rengi ayırt etme becerisi, diğeri şekli ayırt etme becerisi.  Bu duyuyu desteklemenin en iyi yolu, gelişirken gözü medyadan korumaktır. Bu duyuyu okul çağında geliştirmenin bir yolu da şekil çizmektir, ancak bu, yedi yaş altındaki erken dönem için geçerli değil.

Sıcaklık Duyusu – Bu, Yüksek Duyulara açılan bir kapı olarak da adlandırılır. Bu duyu 9 yaşına kadar tam olarak gelişmez ve çocuk olgunlaşırken yaratıcılığın ve yeni düşüncenin tam anlamıyla donmasına sebep olabilir, ama aynı zamanda çocuğun sıcak/terlemiş ya da soğuk/üşümüş olduğunu söyleyebilme konusunda tam bir yetersizlik içinde olması ile de ilgili olabilir. Sıcaklık sadece fiziksel sıcaklığı değil, aynı zamanda ruh düzeyinde bir sıcaklığı da ima eder. Neşe, mizah, sevgi ve bağ, donmaya sebep olabilecek ekstrem ve  gösterişli duyusal deneyimlerden koruma ile birlikte bu duyunun önemli geliştiricileridir. Bu, çok önemli bir duyudur ve çocuklar bu duyuyu korumada 9 ya da 10 yaşına kadar yani pek çok ebeveynin düşündüğünden çok daha uzun bir süre yardıma ihtiyaç duyarlar!

Üst ya da Yüksek Duyular – Ergenlik sırasında gelişir ve olgunlaşmak için sağlam bir Alt Duyular ve Orta Duyular temeline gerek duyar. Bu duyular bireyin uyanışıyla ve başka insanlarla ilgili olmakla ilişkilendirilir ve Baş merkezli olarak görülür. Bu duyular şunlardır:

Duyma Duyusu – Aynı zamanda Orta ve Yüksek Duyular arasında bir köprü olarak adlandırılır. Denge Duyusunun tamamlanmasını gerektirir. Her iki duyu da kulak organını kapsar.

Konuşma Duyusu ya da Kelime Duyusu (bu başka birinin konuşmasıdır, kendinizin değil) – Hareket Duyusunun tamamlanmasını gerektirir, çünkü başka bir insanı gerçekten duymak için kendi konuşmanızı susturabilmelisiniz.

Düşünce Duyusu ya da Anlayış Duyusu (yine diğer insanın düşünceleri, kendinizinkiler değil!) – Esenlik Duyusunun tamamlanmasını gerektirir. Ritim, başka birinin düşüncelerini duymak için kişinin kendisini sessizleştirme becerisini geliştirir.

Bir Başkasının Bireyselliği Duyusu – Bu, tüm duyuların bütünleşmesini ve tamamlanmasını gerektirir, ancak özellike Dokunma Duyusunu kapsar.

7 yaş altındaki çocukların ebeveynleri için en önemli noktalar; çocukların ritme ihtiyaç duymaları, bir nefes alma ve nefes verme dengesi ve duyuları aşırı fazla uyarandan, medyadan korumak ve kıyafet giymeyle ilgili ebeveynler tarafından belirlenen sınırlar. Bu duyuların gelişimi aynı zamanda uykuyla ve tüm bunları geliştirmek için uyku sırasında olanlarla da derinden ilgilidir.

Waldorf Eğitimi, öncelikle ve en çok sağlıkla ilgilidir ve on iki duyu, bazı şeylerin Waldorf’ta neden o şekilde yapıldığına dair bir bakış sağlar bize. On iki duyuyu iyi araştırmak gerekir. DEHB, otizm spektrum bozukluğu ve duyusal işleme bozukluğunun hızla yükselişe geçtiği bu günlerde ve bu çağda, bunları öğrenmek tüm ebeveynler için artık zorunlu bir hal almıştır.

Kaynak: https://theparentingpassageway.com/2009/06/22/the-twelve-senses/

 

– DİĞER YAZILARIMIZ –