Zaten gelişimin kendi doğasından ve günlük yaşamın akışından gelen, kendinize, işinize, ailenize, çocuğunuza, ilişkinize dair birçok kaygıyla meşguldünüz. Şimdi tüm bunlara bir yenisi eklendi.  Kendinizi güvensiz, değersiz, gergin, öfkeli, umutsuz, umarsız ve bitkin hissetmeniz, günlük aktivitelerden zevk alamamanız, içe kapanmanız, dikkatinizin sık sık dağılması bu dönemde çok normal. Bir saniye durun… Yavaşlayın…

Derin bir nefes alın ve baş etmeye çalışmanın bir yolu olabileceğini düşünün.

Çocuklarınıza iyi gelecek her şeyi planlayabilmenin ve hayata geçirebilmenin en önemli ön koşulu sizin psikolojik olarak iyi hissetme haliniz.

O nedenle kendinize bir sorun “Ben nasılım? Neye ihtiyacım var?”

 Plan yapmak

Kaygılarınız var, ne yaparsanız yapın zaman zaman ortaya çıkıyorlar. Kaygı ve endişelerinizi sürekli azaltmaya çalışmak ya da görmezden gelmek aslında onları yok etmez. Aksine kaygıları bastırmak ve azımsamak,  aklınızın ve kalbinizin daha derinlerinde var olmaya devam etmelerine sebep olur. Kontrol edilebilir seviyedeki korku ve kaygılar bizlerin plan yapmasını ve potansiyel tehlikelere karşı hazır olmamızı sağlarlar. Bastırılmış duygular ise zaman içinde daha yoğun ve kontrol edilemez bir şekilde ortaya çıkabilirler. İçindeki buharı atamayan bir düdüklü tencere hayal edin. Sonunda tencereye ne olacaktır? Ancak zaman zaman tencerenin içindeki buharın çıkmasına izin verirsek patlamanın da önüne geçebiliriz. Bu nedenle gün içinde zaman zaman kaygı anları yaşayacaksınız bu normal ve olması gereken bir durum.

Akışı planlamak, bir rutin oluşturmak sadece çocuklara değil bu belirsiz süreçte güven alanına ihtiyaç duyan siz yetişkinlere de iyi gelecektir. Bu nedenle kendinize “Benim ve ailemin neye ihtiyacı var? diye sorup bir yol haritası çizebilirsiniz. Bu noktada en önemli şey yaptığınız planlamada ve günlük/haftalık akış çerçevenizde kısa, ihtiyacınız olan ve gerçekleştirebileceğiniz hedefler belirlemeniz. Aksi taktirde kendinizi başaramadığınız için daha kötü hissedebilir, vazgeçebilir ya da öfkelenebilirsiniz. Bu süreçte kontrolünüzde olmayan bir çok şey varken yaptığınız planlarda kontrol edebileceğiniz şeylerin de olduğunu görebilmek size iyi gelecektir. Bu nedenle kendi ihtiyaçlarınız ve gerçekliklerinize uygun zamana zaman esnetebileceğiniz planlar yapmak çok önemli.

Kendi bakış açınızla gördüğünüz ihtiyaçlar ve planlama partnerinizinkiyle aynı olmayabilir. Bu nedenle “ailemin neye ihtiyacı var, çocuğumun neye ihtiyacı var?” gibi soruları kendinize sorduktan sonra partnerinizle de fikirlerinizi paylaşmak ve ortak bir paydada buluşmak bu süreçte çok kıymetli. Ayrıca, partnerinizle yapacağınız bu paylaşımlar “gerektiğinde birisinde yardım alabilme” ihtiyacınızı da karşılayacaktır.

     Kabul edebilmek

Zor zamanlardan geçtiğinizi, her şeyi kontrol edemeyeceğinizi, geleceğe dair bir çok sorunun cevabını bilemediğinizi, kimi zaman duygularınızı aşırı bir şekilde yaşayabileceğinizi kabul etmeye çalışın. Bu süreçte aileniz, çocuğunuz ve kendiniz için elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsunuz bunu asla unutmayın. Bu kabul sayesinde neye ihtiyacınız olduğuna, belirsizliklerle ve kaygıyla nasıl baş edeceğinizin yollarını bulmaya daha hazır olacaksınız.

Yine bu kabul sayesinde, ortaya çıkan duygularınızı yok saymak yerine onlarla birlikte yol alabilmek de size daha kolay gelecektir. Gün içinde zaman zaman yoğunlaşan zaman zaman azalan korku, öfke, çaresizlik, yetersizlik, değersizlik, bunalmışlık gibi duygular hissedebilirsiniz. Bu duyguları yaşadığınızı kabul etmek duyguların sizi ele geçirmesine engel olacaktır.

Kabul etmek ayrıca partnerinizle ortaklaşabilmeniz ve onun duygu ve ihtiyaçlarına  da saygı duyabilmeniz konusunda size yardımcı olur.

Bilgi ve haber akışını sınırlandırmak

TV kanalları, radyolar, Instagram, Twitter ve daha birçok haber kaynağı 7/24 durmayan bir akış içinde. Bu akış sebebiyle daha çok adrenalin ve kortizon gibi hormonları salgılıyoruz ve vücudumuz bitmeyen bir tehdit algısına maruz kalıyor. Bu sebeple sık sık korkuyoruz. Korku hissettiğimiz her an “savaş ya da kaç” tepkisi veriyoruz. Kalp atışlarımız hızlanabiliyor, sindirim işlevlerimiz yavaşlayabiliyor, başımız ağrıyabiliyor ya da aşırı yorgun hissedebiliyoruz. Tüm bunları gün içinde gereğinden fazla deneyimlememek adına bilgi ve haber takibinize bir sınırlama getirebilirsiniz.  Bu sayede bilgi akışına maruz kalmadığınız süre boyunca, vücudunuzun normal fizyolojik duruma dönmesine yarayan “dinlen ve sindir” sistemi devreye girecektir.

 

 

İlişkide kalmak

Fiziksel olarak sevdiklerinizden uzak kalsanız dahi hala ilişkide olmaya, birilerinin sizi duyduğunu, düşündüğünü, önemsediğini bilmeye, duygularınızı paylaşmaya, birlikte eğlenmeye ve gülmeye ihtiyacınız var. Bu nedenle arkadaşlarınızla ve ailenizle size iyi gelen bir yol bularak iletişim kurmaya devam edin. Bu yol görüntülü konuşmak, e-posta göndermek, sosyal medya üzerinden oyunlar oynamak, şarkı, masal gibi paylaşımlarda bulunmak olabilir. Herkes için bu süreçte paylaşımda bulunmanın ve gülüp eğlenebilmenin  bir yolu vardır.

 

Elbette ki gün içinde yalnız kalma, kimseyle konuşmama ihtiyacı içinde de olabilirsiniz ancak duygularınızı, düşüncelerinizi sevdiklerinizle paylaşmak, birlikte eğlenebilmek, ilişkide kalmak da size çok iyi gelecektir.

 

 

MOMO Anaokulu

Uzman Psikolog Püren Kurtşan

 

– DİĞER YAZILARIMIZ –