Waldorf okullarındaki müzik eğitimi, müziksel bilgi ve becerilerin ediniminde bir araç olmaktan öte, insan formasyonu, kişisel gelişim, sosyal ilişkiler, estetik eğitim ve duyarlılığın yanı sıra değerlerin uyandırılmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Düşünme (baş) ile isteme (karın/uzuvlar) arasında yer alan hissetme (göğüs), ritmik sistemin (nefes, nabız) sorumlusudur. Bu alanda sanat; özellikle müzik, entelekt ile irade arasında uyumlu bir şekilde etki eder.
Ritim, melodi ve harmoni gibi müzikal unsurlar, insanın trimembresiyle (düşünme, hissetme, isteme) doğrudan ilişkilendirir. Ritmi hareket, jest ve enerjik bir ifade olarak da ele alabiliriz; bu, en bilinçsiz halimizde ortaya çıkar.
Duygusallık, melodi ve akorların oluşturduğu duyusal tabanı ifade eder; harmoni, ses kalitesini yönlendiren ve müzikal “iklimi” belirleyen unsurlardır. Duygularımızı, birçok kez bilincinde olmadan hissederiz. Melodi ise mantıklı bir yapıdadır; belirli bir sırayla düzenlendiğinde bir anlatım oluşturur. Melodi, düşünmeyle ilişkilidir ve müzikal anlatımın yönünü, niyetini ve anlamını anlamamızı sağlar.
Bu nedenle, müzik eğitimi, ritim, melodi ve harmoni unsurlarını dengeli bir şekilde içermelidir. Pratik olarak, müzik derslerinde öğrenciler bedensel hareketler yapmalı, el ve ayak koordinasyonunu geliştirmelidir; bu, isteme ve irade ile ilgilidir.
Düşünmeyi, şarkı söyleme ve flüt gibi melodik enstrümanlarla desteklemeliyiz. Hissetme, harmonik deneyimlerden kaynaklanan duygularla keşfedilmelidir; başlangıçta beşli akorlarla, xilofon ostinatosuyla veya yaylı çalgıların açık telleriyle başlayarak, daha sonra diatonik, büyük ve küçük ölçeklere geçebiliriz.
Her sistemin kendine özgü bir ortamı vardır ve çocuk, küçük yaştan itibaren bu sesli deneyimleri yaşamalı ve hissetmelidir.
KAYNAK: https://eras.mundis.pt/index.php/eras/article/view/134
© EUROPEAN REVIEW OF ARTISTIC STUDIES 2013, vol. 4, n. 3, pp. 1-15
Çeviren : Elif Demirdaş, MOMO Anaokulu Müdürü