Yazar: Helle Heckmann

Küçük Johanne, bir yaşında, on dakikadır bir ağaca bakarak duruyordu. Elini yavaşça kaldırdı. İşaret parmağını uzattı. Ağaca, önce dikkatlice daha sonra biraz daha cesurca daha sonra da tüm eliyle dokundu. Ağacı okşuyordu.

Karoline, bir yaşında, Johanne’i izliyordu. Yaklaştı ve ağaca vurdu, hala Johanne’e bakıyordu. Birlikte güldüler. Ağacın etrafında koştular ve ağaca vurmak için defalarca geri döndüler.

Bu deneyimi bir saat boyunca sürdürdüler. Bu deneyim çocukluğun aslında ne olduğunu anlatıyor; çevreyle özdeşleşme. Çevrenin, kendiliğin bir parçası olmasına izin verme hali. Değişmez, güvenli ve varolan, sürmekte olan. Bunları ancak yaşayan doğa verebilir.

“Aç mısın?” bu soru 3 yaşındaki Sarah tarafından soruluyor. Ben ve yaşları bir ila 6 arasında değişen 24 çocuk bahçeye doğru günlük yürüyüşümüzü yapıyoruz. Sonbahar hızla yaklaşıyor. Rüzgar ferahlatıcı bir şekilde esiyor. Hepimiz çok iyi giyinmişiz; yağmurluklarımızın altında  yün kıyafetler var. Sarah biraz toprak ve çamurla oynuyor. Becerikli bir şekilde, bir çamur topağı yapıyor ve ona elleriyle şekil veriyor. Çamur topunu servis etmek için çok uygun bir yaprak buluyor, çakıl taşları ve kuş tüyleriyle yemeğini tamamlıyor. “Buyrun yemeğiniz” diyor ciddiyetle. “Yanında içecek ister misin?” Cevap; “Evet, lütfen”. “Magnus, bana yardım eder misin?” Magnus, yaprakları dala takmakla meşgul. “ Hemen şimdi mi?” diye soruyor. “Hemen şimdi mi?” diye tekrarlıyor Sarah hayır dememi ümit edercesine bana bakarak. “Hayır, yemeğimi bitirene kadar bekleyebilirim” diye cevaplıyorum. Çocuklar rahat bir şekilde kendi işleriyle meşgul olmaya devam ediyorlar.

Belki de kurt yaklaşıyordur

“Helle, Helle, gel ve buraya bak.” Asbjorn, 5,5 yaşında, nefes nefese koşarak geldi. “ Bazı izler gördük, bence onlar kurt izleriydi.” İzlere bakmak için hemen koştuk.  Birkaç büyük çocuk, dizlerinin üzerine oturmuş, büyük pati izlerini inceliyorlardı. Hevesle tartışıyorlardı. Çocuklar arasında bir bilgi iletişimi oluyordu. Sonunda sessizleştiler ve bana döndüler. Ne söylemeliydim? İzler hakkında herhangi bir yorum içermeyen bir kurt masalı yarattım. Çocuklar gözleri, kulakları ve ağızları kocaman açık bir şekilde dinlediler. Etrafımızda rüzgar esiyordu, diğer çocuklar ağaçlara tırmanıyordu ya da koşturuyorlardı, öteki yetişkinler odun kesiyorlardı ama biz çok uzaklara gitmiştik… Masal bittiğinde şimdiki zamana  geri döndük.  Çocukların çemberinden ayrıldım ve onlar doğayı keşfetmeye devam ettiler. Sarah ve Magnus’un ağacın altındaki çamur birikintisinde oturup derin bir konsantrasyonla yemek yapıyor olmalarını önemli kılan nedir? Çamur toplarını şekillendirirken aslında neye şekil veriyorlar? Bana göre kesinlikle kendilerine, iç organlarına. Çamur, toprak, kum, su belli şekillere sahip değillerdir, sürekli değişebilme özellikleri vardır. Bu özellik tam anlamıyla 3-4 yaşlarındaki çocukların ihtiyacı olan şeydir; çevrelerindeki dünya ile özdeşleşmek. Kirlenmek sağlıklı olmanın bir işaretidir.

Toprak, su, hava ve ateş çocukların beslendiği ve onlar sayesinde geliştiği dört temel elementtir. Hiçbir yapılandırılmış oyuncak, ahşap ya da plastik, bu elementler ile yarışamaz. Çocukların oynarken gösterdikleri ciddiyet ve derin konsantrasyon bu “oyunun” ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Kimsenin hiçbir şey için kavga etmesine gerek yoktur; herkes için fazlasıyla çamur vardır.

Asbjorn’un keşfi, 5-6 yaşlarındaki çocukların çevrelerine karşı olan ilgi ve meraklarını gösteriyor. Dünyayı, kendi seviyelerine göre fethetmek için keşfetmek istiyorlar. Birşey keşfediyorlar, onu araştırıyorlar, kullanıyorlar, bırakıyorlar ve dönüştürüyorlar.

Süreç en önemli şeydir. Hayal gücü gerçeği değiştirir; gerçek hayal gücü tarafından değişir. “Açıkça görülüyor ki bu bir kurt izi değil, köpek izi” demeli miydim? Öyle yapsaydım atmosferi bozacak ve deneyimlerini mahvedecektim. Onların köpek izi olduğunu inkar edemem çünkü asla yalan söylemem. Ben çocukları, onların yarattıkları dünyayla aynı dünyada var olan, gerçekliğin kıyısında, hayal gücü aleminden bir masal anlatarak zenginleştirdim. Elbette ki çocuklar da o izlerin aslında kurt izi olmadığını biliyorlardı ancak asıl sorguladıkları bu değildi. Çocuklar, hayal güçlerini besleyen bir yetişkin olarak, masal anlatıp onlarla ruhsal bir birliktelik yaratarak, uzun, bilimsel açıklamalar yapmayarak, onların dünyalarını kavrayıp kavramadığımı, onlarla aynı görüşü paylaşıp paylaşmadığımı gördüler.

 Basit ve Gerçek

 Çocuklarla onlar neredeyse orada buluşabilmek, bu eğitim sanatıdır. Oyun sayesinde çocuk hayatı yakalar. Çocuk oyun oynayarak yetişkin dünyasını taklit eder. Eğer çocuklar oyun oynayarak hayatın temel fonksiyonlarını taklit edemezlerse hayatı anlamak için imkanları olmaz. Eğer Sarah annesinin yemek yapmasına dair bir deneyim yaşamazsa (hayattaki en önemli aksiyonlardan biri), daha sonra bu aksiyonu kendi hayatında gerçekleştirmesi zor olacaktır. Bu aksiyona dair içsel bir resme sahip olmayacaktır. Eğer Sarah’nın bu aksiyonu, çamurla taklit etmesi için fırsat verilmeseydi, deneyimleme hissini yaşayamayacaktı. Çocukların oyun oynarken yaptıkları şey, anne ve babalarının (çevrenin) yaptıklarını taklit ederek içsel resimler oluşturmaktır.

Basit, yapılandırılmamış, hayal gücünü kullanarak her türlü şeye dönüşebilen tüm şeyler oyuncak işlevi görebilir. At olarak kullanılan bir sopa bir kılıca ya da başka bir şeye dönüştürülebilir. En iyi oyuncaklar ev işleri ya da el sanatları için kullanılan malzemeler ve eşyalardır. Onlar basit ve gerçektirler. Duyuları kandırmazlar, onların duyulara gerçek olarak hitap eden özellikleri vardır.

Çoğu oyuncak kocaman bir bolluk yığını yaratır. Bol bol oyuncak almak, ebeveynlerin ya da akrabaların çocuklar ile vakit geçiremediklerinde onların sevgisini satın almak ya da kendi ilgileri ve ihtiyaçları için satın almak için seçtikleri bir yoldur.

Çocukların odasındaki bu oyuncak yığınları ebeveynlerin ve çocukların en korkutucu kabusları olmalıdır. ‘Sıkılıyorum.’ Tüm raflar ağzına kadar oyuncak dolu olmasına rağmen oynayacak bir şey bulamıyorum. Toz koleksiyoncuları, amaçsız bir dağınıklık. Peluş ayıcık, bebek ya da araba için duyulan sevgi nerede? Bir çocuğun oyuncaklara ihtiyacı yoktur, oyuncak fabrikalarının çocuğa ihtiyacı vardır!

*Helle Heckmann Danimarkadaki Nokken çocuk bakım merkezinin kurucusu ve Nokken: A Garden for Children ve Childhood’s Garden kitaplarının yazarıdır. Aktif bir şekilde, tüm dünyada öğretmen eğitimleri ve mentörlüğü yapmaktadır. slowparenting.dk adlı websitesinde ebeveynlerin ve bakım verenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışmaktadır.

Çeviren: Püren Kurtşan 

MOMO Anaokulu Psikoloğu

– DİĞER YAZILARIMIZ –