MOMO’da her ne kadar çocuklarla birlikte sınıfta olduğumuz, sınıf içinde paylaşımda bulunduğumuz anlar olsa da; doğada olmaya çok kıymet veriyor ve bu sebeple de günün bir kısmını dışarıda olmaya ayırıyoruz. Peki neden?

Öncelikle çocuğun her türlü gelişim alanına katkı sağlamak için bir araya gelmiş biz MOMO yetişkinleri için çocuğu dışarıda izleyebilmek; çocuğu bütünüyle tanıyabilmek ve ona tüm ihtiyacı olanı verebilmek için çok büyük bir ayrıcalık sağlar.

Çocuklarla birlikte dışarıda, doğada oynamaya çıktığımızda çocuğu tüm varlığı ile anlayabilir ve onların ihtiyaçlarını sıradan bir sınıf ortamından daha farklı şekilde görebiliriz.Hatta zaman zaman sınıf ortamında bir şey paylaşmaktan çekinen bir çocuğun dışarı çıktığımızda nasıl canlı bir hale dönüştüğünü görünce büyüleniriz. Çünkü doğa çocuk için sığınak demektir ve bu huzurlu ortamda kendini olabildiğince özgür ve güvende  hisseder. Tabi bize de tüm varlığı ile kendini ortaya koymuş bu çocuğu, belki de hiç bilmediğimiz tarafları ile yeniden tanımak düşer..

‘Bahçemizin çevresinde oynar,

çitlerle konuşur, şarkılar söyler

ve yaban otlarına şarkı söyletirdim..’ der Woody Guthrie..

 

Dışarıda olduğumuz süre boyunca bir diğer amaçladığımız şey ise çocuğa yaratma fırsatları sunarak yaratıcılığına katkı sağlamaktır. Çünkü çocuk güven ve huzur bulduğu bu ortamda doğası gereği yaratmak için can atmaktadır.

Doğa birçok kişinin, içinden yaratıcı bir düzen ve bağlantı duygusu çektiği bir kuyudur. Çocuklar için doğa deneyimleri; çocukların birincil deneyim yoluyla doğal sistemdeki olguları anlamalarına yardım eder. Ağlar, döngüler ve evrimsel süreçler gibi doğal ilkeleri çocuğa gösterir. Onlara doğanın eşsiz bir yeniden üretim süreci olduğunu öğretir. Bu olay örgülerinin değerinin anlaşılması yaratıcılığın beslenmesi için çok önemlidir. Doğa; yüce, hırçın ve güzel doğa, sokağın, güvenlikli sitelerin ya da bilgisayar oyunlarının sağlayamayacağı bir şey sunar. Doğa çocuklara kendilerinden çok daha büyük olan bir şey; sonsuzluğu ve sonrasızlığa kolayca tasavvur edebilecekleri bir çevre verir.

Ve Louise Chawla şöyle söyler; ‘‘Doğal bir çevre bir çocuğun üzerinde hemen etki gösterir, onu doğrudan ve çabucak insanın evriminin yapıtaşlarına götürür; toprak, su, hava, büyüklü küçüklü diğer akraba yaşam formları. Bu deneyimden yoksun kalırsak ‘yerimizi unuturuz, yaşamlarımızın bağlı olduğu büyük örgüyü unuturuz.’’

Günümüzde çocuklar telaşlı bir dünyanın içerisinde yer almaktadır. Dışarı çıkıp bir yetişkinin direktifleri olmadan oyun oynamak için ne zaman ne de yer bulabilmektedir. Bu fırsatı yakalayabilen çocuklar dışarıda oyun oynadığında yaratıcılıklarının yanı sıra eleştirel düşünme becerilerini ve hayal dünyalarını da geliştirmektedir. Çünkü artık sürücü koltuğunda onlar vardır. Ne ile neyi, nasıl yapacaklarına kendileri karar vermektedir.

Çocuklarla birlikte dışarı çıktığımızda çocuklar oyunları sırasında özellikle doğadaki malzemeleri kullanmayı seçerler. Dal parçaları, ağaç kabukları, kütük  gibi her türlü malzeme oyunlarının bir parçası haline gelmektedir. Bu doğal materyallerin kullanım şekli tamamen çocuğun yaratıcılığına hizmet etmektedir. Yer değiştirebilen, birleştirip ayrılabilen, tasarlanabilen ve bozulup tekrar bir araya getirilebilen bu malzemelerle haşır neşir olmak çocuk için müthiş bir fırsattır. Bu sayede çocuğun var olan merak duyguları sürekli olarak canlı tutulmaktadır.

‘Loose parts’ adı da verilen bu tür materyalleri doğada kolayca bulabiliriz. Çıktığımız doğa gezileri, yürüyüşleri sırasında bulduğumuz ağaç kabuklarını, kozalakları, çubukları, farklı boyutta kütükleri çocukların oyunları için MOMO’ya taşır ve kurulan oyunları hep birlikte keyifle izleriz. Kulübe, sığınak, ev inşa etme gibi inşa oyunları, özellikle tava, tencere, tahta ve metal kaşık gibi gerçek mutfak malzemeleri çocukların oynamaktan en keyif aldıkları oyun ve oyuncaklardır. Bazen bu gibi basit şeyleri kullanmaya geri döndüğümüzde aslında onun daha derin bir etkisi olduğunu fark ederiz. Çocuklar farklı malzemeler kullanır, ne yapacağına ve neyle yapacağına kendisi karar verir, yapar. Ve bu şekilde öğrenir..

Doğaya, dışarı oyun alanlarına birlikte çıkınca umduğumuz, beklediğimiz şey; çocukların doğa ile ömür boyu sürecek bir bağ kazanmalarıdır. Geleceğimiz olan, gelecekte dünyanın ne şekilde olacağına karar verecek olan çocukların bu şekilde doğayı önemseyen ve doğa ile bir bağı olan çocuklar olması çok kıymetlidir.

Doğa armağanlarla doludur ve çocuk bu armağanlarla tanışmayı tüm varlığıyla hak eder..

‘Bir çocuk vardı, her gün evden çıkar,

Ve ilk gördüğü şey neyse ona dönüşürdü.

O şey onun parçası olurdu; gün boyunca ya da günün bir kısmında,

Ya da yıllarca ya da yıl döngüleri boyunca.

  

Baharın ilk leylakları parçası oldu bu çocuğun,

Ve çimenler ve beyaz ve kırmızı sabah sefaları ve

beyaz ve kırmızı yonca,

ve sinekkapan kuşunun şarkısı,

Ve Üçüncü ayın kuzuları ve domuzun pembe-minik yavruları,

ve kısrağın tayı ve ineğin buzağısı…

 

-Walt Whintman-

ELİF AK

MOMO ANAOKULU EĞİTMENİ

– DİĞER YAZILARIMIZ –