Waldorf Pedagojisinde önemli bir yere sahip olan ve MOMO Anaokulu olarak da çok değer verdiğimiz duyular konusu üzerine daha önce de konuşmuştuk. Hayatlarımızı yeni koşullara adapte etmeye çalışırken 0-7 yaş döneminde desteklenmesinin çok önemli olduğunu bildiğimiz 4 temel duyunun da ev içi pratiklere nasıl adapte edilebileceği üzerine konuşmak istedik. Öncelikle 4 temel duyu olan dokunma, yaşam, hareket ve denge duyularının üzerinden geçtikten sonra bu duyuları evde nasıl destekleyebileceğimize değineceğim.

Duyular dış dünya ile iç dünya arasında bağlantı kurmamızı sağlayan araçlarımızdır. Bu yolla bedenimiz geliştiği gibi kişiliğimiz de gelişir. Öğrenmenin temelinde de duyularımız yatar. Okul Öncesi Dönemde dokunma, yaşam, hareket ve denge duyularını desteklemek önemlidir. 0-7 yaş döneminde desteklenen 4 temel duyu çocukların gelecek yaşantılarında bilişsel, sosyal ve ruhsal olarak güçlü olabilmeleri için zemin hazırlar.

Dokunma duyusunun organı derimizdir. Derimiz dış dünya ile sınırımızı oluşturur. Dokunma duyusu ile kendimi hissederim ve algılarım. Aynı zamanda kendi bedenim, tenim üzerinden dış dünyayı da algılarım. Masaya dokunduğumda onun benden daha sert, bir pamuk parçasına dokunduğumdaysa daha yumuşak olduğunu anlarım. Kendimi ve etrafımı bilmek bana güven verir. Tıpkı çocuklara gerektiği durumlarda sınır koymanın onlara güven verdiği gibi. Çocuklar etrafındaki güvenilir yetişkinlerden, arkadaşlarından sınır alırken belirliliğin, bilinirliğin oluşturduğu güven hissine ulaşırlar ve bu özgüvenli bir şekilde hareket edip keşfederek kendilerini geliştirmeleri için önemlidir. Bütün bunlar dokunma duyusuyla bağlantılıdır. Bu nedenle okul öncesi dönemde çocukların dokunma duyularını destekleyecek pratikler yaparız. Doğal yağlarla masaj yapabiliriz. Oynamaları için doğal malzemeler sunarız. Doğal kumaşlar, ahşaplar, toprak, su, yünler, keçeler. Bunlar canlı malzemelerdir ve çocuğun derisi üzerinden canlı bir bilgi alışverişi sağlar. Ancak plastik oyuncaklar, malzemeler petrolden üretilmiş ölü maddelerdir ve çocuğun dokunma duyusu organı için yani derisi için uygun değildir. Parklarda görürsünüz kaydıraktan kayan çocukların saçlarının nasıl kabardığını, salıncakta nasıl elektrik çarptığını.. Bunlar tabi ki hayatımızda olacaktır ama mümkün olduğunca doğal malzemelere yer açmak önemlidir.

Peki dokunma duyusunu evde desteklemek için neler yapabiliriz? Çocuklar MOMO’da olduğu gibi evde de gerçek işlerde rol alma konusunda heyecanlı olacaklardır. Mutfak dokunma duyusunu desteklemek açısından oldukça uygun bir ortam. Mutfakta yapabileceklerimize bir göz atalım:

  • Salata yapmak için gerekli malzemeleri bir kabın içine su doldurarak ya da çeşme altında yıkamak. Su çocuğun ellerine, bileklerine temas eder. Çocuk bu esnada havuç, maydanoz, marul vs gibi farklı dokudaki malzemelere dokunur. Yıkama işlemi bittikten sonra eller kurulanır, ellerin nemi geçinceye kadarki sürede ellerin derisinde serin bir hissiyat oluşur ve eller tamamen kurur.
  • Kurabiye, ekmek gibi hamur işleri yapmak. Gerekli malzemeler çocuğa ayrı ayrı sunulur. Çocuk farklı dokudaki pek çok malzemeye dokunur. Örneğin un genişçe bir kaba koyulur ve çocuğumuzun ellerini bu un dolu kapta gezdirmesi için bir süre verilir. Yavaş yavaş diğer malzemeler eklendikçe farklı bir kıvam elde edilir. Hamur ele, parmak aralarına yapışır. Yoğurmak için uygun kıvama geldiğinde çocuğumuzun bir süre daha yoğurması için zaman verilir. Bir müddet sonra ellere yapışan hamur ince bir tabaka halince tüm avcu kaplar. Yoğurma işlemi bittikten sonra yapılan hamur işi fırına atılırken, hamurlu eller suyun altında yıkanır. Bu pratik her sabah bahçede su ve kumla oynayan çocuklarımızın ellerinde kuruyan çamurları yıkamalarına benzetilebilir.
  • Mercimek, nohut, fasulye gibi farklı boyutlardaki bakliyatlar çorabın içine koyulup bağlanır. Bu şekilde sınıflarımızda kullandığımız duyu keseciklerimiz basit bir şekilde elde edilmiş olur. Çocuklar bu kesecikleri sınıfta top gibi birbirlerine atarak oynar, çoraplarını çıkarıp üzerlerinde yürür bazen de sadece ellerinde sıkıştırırlardı. Evde de çorabın içerisine koyacağınız bakliyatlar ile sınıftaki dokunma deneyimlerini eve taşıyabilirler.

Mutfakta yapılabilecek işler daha da çeşitlendirilebilir. Gerçek işlerin dışında evde oynanan oyunlar da dokunma duyusuna destek olabilir:

  • Boğuşma oyunları gerek zeminle gerek anne-babayla oldukça yakın ve farklı derecelerde temas gerektiren en zevkli oyunlardandır.
  • Boğuşma oyununa benzer yastık atma oyunu da dokunma duyusunu desteklemek için kullanılabilir.
  • Yastık, oyunların çok yönlü ve vazgeçilmez materyalidir. Yerlere serilerek gerektiğinde içine atlanabilecek bir deniz olduğu gibi yeri geldiğinde de koltuğun yanına şerit halinde dizilerek içinden geçilebilen gizli bir tünel olur. Çocuklar bu tünelin içinden geçerken elleri ve ayakları yardımıyla gövdeleri üstünde sürünürler ve yastıktan duvarlara sırtlarıyla temas ederler.
  • Yastık gibi çok fonksiyonlu malzemelerimizden bir diğeri ise battaniyedir. Çocuğunuzu battaniyeye sararak yerde yuvarlayabilirsiniz. Bu çocuğunuzun tüm bedenini sararak dokunma duyusunu destekleyecektir.
  •  Parmak oyunları ve karşılıklı el çırpma oyunları  çocuğunuzun dokunma duyusuna destek olabilmeniz için birebirdir. Parmak kapmaca el ile oynanabilecek ve dokunma duyusuna hitap eden oyunlardan biridir. Buna benzer bir oyun da “hani bana hani bana” oyunudur. Çocuğun avcunun ortasına bir kuş konar, baş parmak kuşu tutar, işaret parmak kuşu besler, orta parmak kuşla oyun oynar, yüzük parmak kuşa dinlenmesi için yatak yapar, serçe parmak da hani bana hani bana der.
  • Çocuklarımızın MOMO’da en sevdiği oyunlardan biri kuaförcülük. Bu oyunda çocuk saçlarını yaptırmak için kuaföre gelir. Kuaför olan kişi önce saçları yıkar. Yıkama aşamasında ellerle çocuğun başına masaj yapılır. Yıkanan saç kurulanır. Bu aşamada eller çocuğun başında havluyla kurutuluyormuş gibi gezdirilir. Kuruyan saç bir tarak yardımıyla taranır. Bu aşamada eller tarak gibi çocuğun başında gezdirilmez gerçek bir tarak kullanılabilir.
  • MOMO’da çocukların sevdiği bir diğer oyun ise boy ölçme oyunudur. Çocuğumuza boyunun ne kadar uzadığını görmek için boyunun ölçüleceği söylenir. Çocuk ayaktadır, boy ölçen kişi ayaklardan başlar, çocuğun bedenine avuç içleriyle hafifçe bası yaparak kafasına kadar çıkar.
  • Dokunma duyusunun desteklenmesi için yapılabilecek en temel uygulamalardan biri de masajdır. Gece yatmadan önce ya da banyodan sonra uygun bir yağ ile çocuğumuzun kollarına, bacaklarına, sırtına, göğsüne masaj yapabilirsiniz.

 

Yaşam duyusu bedenimde kendimi iyi ya da kötü hissettiğimi algılamamı sağlayan duyudur. Kendimi nasıl hissediyorum sorusunu ele alır. ‘Rahat mıyım, bir eksiklik var mı?’ Organı tüm bedendir, sinir sistemimizdir, metabolizmamızdır. Bu nedenle herkesin yaşam duyusundaki denge farklıdır. ‘Aç mıyım tok muyum, üşüyor muyum, yoruldum mu, enerjim var mı?’ sorusuna herkes kendi orta noktasına göre cevap verir. Her şey zıddıyla mevcuttur. Sıcak olmadan soğuğu, açlık olmadan tokluğu bilemem ve ne aşırı sıcakta ne aşırı soğukta bulunmayı istemem. Bu orta nokta iki zıt nokta arasında gidip geldiğim ritim içerisinde bulunur. Uzun süre çalıştıktan sonra dinlenme ihtiyacı duyarız, belli bir süre boş kaldıktan sonra bir şeyler yapmak için güç bulur ve heyecanlanırız; çok acıktığımızda her şeyi yiyebileceğimizi hayal ederiz ancak çok yediğimizde de bazen pişman oluruz soda içeriz. Biz yetişkinler bunları organize edebiliriz. Çocukların da kendilerini nasıl hissettiklerini algılayabilmeleri için ritim içerisinde orta noktalarının oluşması gerekir. Okul Öncesi Dönemde bu yetişkinler tarafından desteklenir.

Peki nasıl pratiklerle yaşam duyusunu evde destekleyebiliriz?

  • Yaşam duyusunun en büyük destekleyicilerinden biri ritimdir. MOMO’da günlük akış nefes al-nefes ver ritmi göz önünde bulundurularak oluşturulur. Örneğin sınıfta güne çemberle başlarız ve burada çocuklar nefes alırlar. Çemberden sonra ise serbest oyun gelir ve burada da çocuklar nefes verirler. Yemek yiyip alırlar ve hemen arkasından uyku zamanında verirler. Ev içinde de günlük ritim oluşturmak hem çocuğumuza bir sonraki adımın ne olacağını bilmesi açısından ona güven verir hem de nefes al nefes ver ritmi ile çocuğumuzun kendi ihtiyaçları doğrultusunda bir orta nokta oluşturabileceği destek sağlanmış olur. Yaşam duyusu her metabolizmaya göre farklı dengelere sahiptir. Dolayısıyla her evin günlük ritmi aileye özel olacaktır. Bu noktada hatırlanması gereken orta noktayı ya da bize en uygun ritmi bulana kadar farklı uçlarda gezebiliriz. Bu bize savruluyormuş hissi verebilir. Ancak içinde bulunduğumuz pandemi koşullarını ilk defa deneyimliyoruz ve bu yeni sürece ayak uydurabilmek biraz zaman alabilir. Önemli olan kendi ihtiyaçlarınıza ailenizin ihtiyaçlarına kulak verebiliyor olmaktır. Yaşam duyusu en temelde bedenin, ruhun ihtiyaçlarına odaklanır.

Günlük ritim oluştururken yemek ve uyku saatlerini düzenlemeye başlamak bile yaşam duyusunu desteklemek için önemli bir adımdır. Uyku süreci gün boyunca olup bitenleri sindirdiğimiz zaman dilimidir. Çocuklar gün boyunca farklı duygularla karşılaşırlar, bedenleriyle yeni şeyler keşfederler ve tüm bu bilişsel, duygusal öğrenme uyku zamanında pekiştirilmiş, içselleştirilmiş olur. Bu sürecin verimli olabilmesi için uyku ve uyanma zamanlarının bir ritme oturtulması önemlidir.

-Öte yandan karantina nedeniyle evde kalmamızın en güzel yanlarından bir tanesi çalışma koşullarımız nedeniyle bir zamanlar yapamadığımız ailece kahvaltı yapmak ailece akşam yemeği yemek gibi etkinlikleri gerçekleştiriyor olabilmemizdir. Ailece her gün belli saatlerde yapılan kahvaltı ve akşam yemekleri yaşam duyusunu destekleyen önemli pratiklerden biridir. Her gün beraber sofrayı kurmak, aynı masa etrafında yemek yiyip sohbet etmek ve sofrayı beraber toplamak evde yaşam duyusunu destekleyebileceğimiz en sıcak harekettir.

  • Yaşam duyusunu destekleyen bir diğer faktör estetiktir. Bulunduğunuz ortamın estetiğine, kendi estetiğinize özen göstermek öz saygınızı güçlendirir. Kendimi nasıl hissediyorum ve dengede hissetmek için ne yapabilirim sorusuna odaklanan yaşam duyusu için öz saygınızı göz önünde bulundurarak estetiğe özen göstermek büyük bir destekçidir. Bu bağlamda sofrada yemek yerken mum yakmak, masaya bir çiçek koymak yaşam duyusunu destekleyebilecek örnekler arasında yer alabilir.
  • Sanat çalışmaları da estetiği besleyen ve dolayısıyla yaşam duyusunu destekleyen çalışmalardandır. Evde kaldığımız bu zamanlarda çocuğunuza keçe, örgü gibi el işlerini yapabilecekleri bir alan resim yapabilecekleri ve üzerinde kağıt, çeşitli boyalar bulunan bir masa organize edebilirsiniz. MOMO olarak size gönderdiğimiz el işi videolarından yararlanarak yaptığınız çalışmaları bu alanda sergileyebilirsiniz.
  • Çocuklar sanat çalışmaları kadar gerçek ev işlerini de severler. Çamaşır, bulaşık, yemek hazırlığı bizim ihtiyaçlarımızdan doğan işlerdir ve hayatımızda bir ritme sahiplerdir. Çocukların çamaşırların katlanmasına, bulaşıkların yıkanmasına, sofranın kurulmasına, yemeğin hazırlanmasına vs gibi yapacakları yardımlar yaşam duyusunu destekler.
  • Evlerinde bitki ya da hayvan sahibi olanlar çocuklarıyla beraber ilgilendikleri canlının sorumluluğunu paylaşabilirler. Çiçeklerin düzenli olarak sulanması ya da kediye su-mama verilmesi gibi işler günlük ritme dahil edilebilir. Kendi ihtiyaçlarımı gözetmek kadar diğer canlıların da ihtiyaçlarını gözetmek yaşam duyusunu güçlendirir.
  • Evde kaldığımız bu zor zamanlarda fiziksel ihtiyaçların yanı sıra ruhsal ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundurmak ve önce kendimize sonra etrafımızdakilere şefkatle yaklaşmak gerekir. Bu bağlamda çocuklarımız da bizim gergin ruh halimizden etkilenebilir ya da pek çok farklı sebepten gerginlikler, ağlamalar yaşanabilir. Yaşam duyusunu destekleyen en önemli noktalardan biri de çocuğumuza “Ne olursa olsun seni seviyorum ve hep seveceğim.” mesajını vermektir.

Candan ÇALIŞKAN

MOMO ANAOKULU EĞİTMENİ

– DİĞER YAZILARIMIZ –